verges2

Hukukçular Birliği’nin Jacques Verges’i getireceğini duyunca Ali ile heyecanlandık. Cezayirliler ve Kızıl Kmerler havada uçuştu,hatta Ali için biraz daha fazla uçuştu, keza benden daha fazla bilgisi vardı. Yine de anarşinin avukatı işten erken kaçıp dinlemeye değerdi.

Önce herkesin olabileceği kadar heyecanlı bir sunucu bizi karşıladı ve yanında Fransızca için bir tercüman. Titrlerin ne olduğun merak edenler basın bülteninden yeterli bilgiye ulaşabilirler. Kamil Uğuryaralı avukatlardan “Savunma Sanatçıları” diye bahsettiği konuşmasında Halil Cibran’dan alıntı yaptı ve konuşması bitince de Verges’i Fransızca sahneye çağırdı.

Buraya kadar her şey iyi güzeldi.

verges1

Sonra sunucu tekrar sahneye çıktı, moderatör Av. Reşat Petek’in ve müzakereci avukat Yücel Sayman ile Muhammet Emin Özkan’ın hayatlarını anlatmaya başladı; ne zaman doğmuşlar, ne okumuşlar. O anda işin biraz uzayacağı belli olmaya başlamıştı. Bu sırada zaten konuşma saati yeterince sarkmıştı. Akabinde Petek de konuşmasında Ghandi’den alıntı yaptı.

Derken sahneye Verges çıktı: “Savunma gerçekten bir tutkudur avukatlar için…” diye başladı konuşmasına. Hukuk sanatı ile edebiyat sanatı arasında paralellik olduğunu savunan Verges konuşmasına Antigone’den girdi, Nabakov’da durdu nefes aldı, Chaplin’den çıktı. Ama malesef bunların sadece Antigone kısmı bize ulaşabildi; konuşmanın bir kısmı çeviride kaybolup gitti.

Hatta pedofili bir polisin davasını alan Verges, polise kendisini nereden bulduğunu sorduğunda, polis zaten uzun zamandır kendisini izlediğini, dinlediğini hatta mektuplarını açıp okuyup tekrar kapattığını anlatmış. Ya da biz öyle anladık, keza yine bu noktada Ali ile birbirimize bakıp çevirinin kopup gittiğini düşünüyorduk.

O yüzden sanırım bu yazı yakaladığımız kadarı ile ilgili olabilecek.

Mesela insanların grev yaptığına ve bunun aslında yasak olduğuna, kadınların çocuklarını aldırdığını ve aslında bunun da doğaya karşı bir durum olduğunu anlatan Verges, “Arıların bir devrim yaratıp Kraliçe’yi tahtından indirdiğini görüyor musunuz hiç?” sözüyle gerçekten kaleme sarılmama sebep oldu.

verges3

“Bugünün yasağı, yarının kuralı…” diyen Verges katillerin motivlerini açıklarken de şu düşünceye başvurdu: “Bunu kendi portföyüne koymak için değil, ülkesini savunmak için yaptı.” Verges ayrıca konuşmasında savunduğu şeyin suç değil, suçu işleyen kişi olduğuna dikkat çekti. Verges sanki bir savunma okurcasına, yaşına rağmen, bir saatlik konuşmasını ayakta gerçekleştirdi.

Konferansın sonuna kadar kaldık dersem yalan olur, çünkü çeviri gerçekten bizi tüketmişti. Cemal Reşit Rey’den çıkıp yürürken önümüzdeki kadının yanındakine bağıra bağıra “O ne ya, insanın biraz ilgisi olur ya, Antikot ne be? Antrikot de bari… Adam o kadar edebi alegoriler yaptı, hiçbirini çevirmediler…” diye veryansın ediyordu. Yapabildiğimiz tek şey “Agresyonunuzu paylaşıyoruz!” deyip oradan uzaklaşmak oldu. Yine de sanırım kötü bir organizasyon demek nankörlük olur, sonuçta adam ölmeden dünya gözüyle Verges görmemizi sağladılar.