– Mondual’i Mondual Lab’den ayıran nedir?

Her ikisi de ses işleme ve sample üretme süreçlerine dayalı projeler. Yani başlangıç aşamasında ses üzerinde aynı çalışmaları yapıyoruz diyebiliriz. Ayrım oluşturulan seslerin farklı yapılar içerisine oturtulmasına dayanıyor. Mondual, ritmik melodik ses yapılarını tekno dans müziği formatında önceden hazırlanmış bir biçimde sunuyor.

Mondual Lab ise deney odamız. Kullandığımız aletler, geliştirdiğimiz enstrümanlar, yani kısaca müziğimizdeki yeniliklerle ilgili denemeler yaptığımız bir alan. Bu denemeler genellikle kendi içimizde veya başka sanatçılarla yaptığımız doğaçlamalar şeklinde ortaya çıkıyor. Yani temel fark, Mondual Lab’ de doğaçlamaya, Mondual’ de ise prodüksiyona bağlı üretim yapmamız.

– Bu tarz bir müzik yapmaya nasıl karar verdiniz?

Aslında pek konuşup karar verilmiş bir müzik tarzı değil. Tabii ki ses kayıtları, bazı filtreler gibi temel konular üzerinde konuşup tartışıyorduk ama belirli bir yapıya ulaşmamız enstrümanlarımızla doğaçlama çalarak oluştu. Neredeyse bir yıl kadar sadece oturup çaldık, post rocktan space teknoya birbiriyle ilgi kurulamayacak kadar pek çok tarzda bir sürü parça yaptık. Bu sırada canlı sahne performansları da yapmaya başladık. Bugün farklı türlerde performans gerçekleştirirken bütünlüklü bir altyapı ortaya koyduğumuzu düşünüyoruz.

[supsystic-slider id=3 position=”center”]

– Ekoton’dan Mondual’e geçiş nasıl oldu? Vokal’in ayrılmasıyla mı yeni bir yapılanmaya gidildi yoksa tam tersi mi?

Sinan: Ekoton daha çok prodüksiyona dayalıydı, ve Enis’in gitarla yaptığı bestelere eklemlenen bilgisayar temelli bir altyapı vardı. O dönemde hepimizin hayatlarında önemli değişiklikler oldu. Enis İzmir’ e, Tuğrul Bakü’ ye taşınmıştı. Hepimiz ayrı ayrı yerlerde olduğumuz için ekoton olarak devam edemedik.

Tuğrul: Ekoton’dan sonra birlikte müzik yapmaya 1 yıl kadar ara verdik. O dönemde ikimiz de biraz kendi çalışmalarımıza odaklandık. Sinan Max/MSP tabanlı yüksek lisans projesi ile kendi patchlerini ve enstrümanlarını oluşturmuştu, ben de elektronik davul almıştım. Bugün baktığımızda o bir yıl içersindeki çalışmaların bugünkü müziğimizin iskeletini oluşturduğunu söyleyebiliriz. Tekrar İstanbul’ a dönmemle Sinan ile beraber müzik yapmaya devam ettik ve doğrudan çalmaya dayalı çalışmalara başladık.

– Sürekli birlikte çalıştığınız ya da arada konserlerde birlikte sahne aldığınız gruplar var mı?

İkimizin içinde bulunduğu Mondual ve Mondual Lab dışında Meczup olarak bilinen Thereminist Cihan Gülbudak ile Theremax grubumuz var. Theremax konserlerinde her ay farklı müzisyenlerle doğaçlama müzik yapıyoruz. Örneğin, geçen ay çellist Damla Aydın ve bas gitarda Aybar Aydın bize eşlik etmişti. Bu konserlerde doğaçlamaya dayalı deneysel elektronik müzik yapıyoruz.

Bunun dışında yine thereminde Cihan Gülbudak ve vokalde Selen Hünerli ile trip-hop tarzında müzik yaptığımız konserler oluyor. İlkini Mayıs ayında, ikincisini de Eylül ayında gerçekleştirdik. 12 Ekimde Dogzstar’da üçüncü konserimiz olacak.

Son olarak da, Almanya’ dan thereminist Katja Kettler ile gerçekleştirdiğimiz bla2zero projesi var. Bu projede de yine doğaçlama olarak metin ve vokal kayıtlarını işleyip, theremin ve canlı vokalle birleştiriyoruz.

– Sahne aldığınız mekanlar nereler?

Şu ana kadar Babylon Lounge, Kooperatif ve Dogzstar’ da çaldık.

– Yaptığınız müzik Türkiye’de yapılan tarzlardan biraz ayrık duruyor, etkilendiğiniz isimler olmuştur?

Ayrık duyulmasının en temel sebebi, çoğunlukla kendi enstrümanlarımız ve ses kayıtlarımızla çalışıyor olmamız olabilir.
Elektronik müzik tarihinin ilk bestecileriyle yakından ilgileniyoruz. Hatta Schaeffer ve Stockhausen’ dan günümüze kadar uzanan bir arşiv ve kaynak oluşturmaya çalışıyoruz. Dead Can Dance, Fourtet, Massive Attack, Apparat, Alva Noto, Daft Punk da bizim için önemli isimler. Minimalist akımın da üzerimizde önemli bir etkisi olduğunu söyleyebiliriz.

– Uluslararası Bilgisayar Müzik Birliği’nin (ICMA) “360 degrees of 60×60” derlemesinde de “lofi order” parçanız yer almış. Onlar mı sizi buldu, süreç nasıl gelişti?

ICMA, her sene International Computer Music Conference (ICMC) adında bilgisayarla müzik alanında 35 senenin üzerinde bir geçmişi olan bir konferans düzenliyor. ICMC 2010 New York’ ta gerçekleşecekti ve yaptığımız başvuruda hem 60×60 derlemesine “lofi order” ile seçildik, hem de konferans kapsamında gerçekleşen “ICMC Red Light” konserlerine davet edildik. Haziran ayında New York’ ta Red Light kapsamında City Winery ve Stony Brook University Cafe’ de canlı dj set çaldık.

– Bunun dışında da parçası olduğunu yurt dışı etkinlikleri var değil mi?

Şu an Katja Kettler ile, Almanya’ dan Türk asıllı bir yazarın kitabıyla beraber çıkacak bir CD için hazırlık yapıyoruz. Ayrıca, Florida’ daki Future of Digital Studies 2010 Konferansı’ nın sergi bölümüne iki parçamızla kabul edildik. SoundLab Cologne (Köln) ve Sonic Arts Juke Box (Oxford)’ daki derlemelere de dahil edildik.