Hamburglu iki sanatçı olan Antje Feger ve Benjamin F. Stumpf sizi sokak ortasında kurdukları seyyar enstelasyona davet ediyor. Dünya çapından topladıkları videoları o küçücük odalarında izlemeniz ve bu değişik tecrübeye ortak olmanız için!
Bienal’den çıkanları ya da İstiklal Caddesi’nden Tophane’ye inenleri bir kabin bekliyor. İçinde her gün değişik bir video sanatçısının işini gösteren KABIN projesi dersem daha doğru olur sanırım. Minicik üç beş merdiven, küçük bir kapı ve içeride simsiyah bir odaya yerleştirilmiş bir projeksiyon aleti. Haliyle yoldan geçen herkesin ilgisini çekiyor.
11 gün boyunca Dublin, Berlin, Viyana, Lizbon, İstanbul ve hatta Leipzig gibi birbirinden değişik yerlerden toplam 17 sanatçının işlerini derme çatma KABIN’lerinde ilgilerine mahzar olabildikleri herkesle paylaşıyorlar.
Aynı merakla Futuristika! olarak iki aydır burada olan projenin arkasındaki Hamburglu sanatçılar Antje Feger ve Benjamin F. Stumpf ile konuştuk. Gösterimler bugün ve yarın da devam ediyor. Hatta bugün giderseniz Antje ve Benjamin’in işini izleyebilirsiniz. Pazar günü ise izleyicilerin seçtiklerini.
Futuristika!: Bu fikir nasıl ortaya çıktı daha doğrusu projenizi birilerine mi sundunuz yoksa birileriyle bağlantıya mı geçtiniz?
Antje Feger: Aslında bu bağımsız bir proje. Biz geçen yıl İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ile buradaydık. Türk sanatçılarla, İstanbul’un dışından sanatçılarla İstanbul’un kamusal alanı, şehir gelişimi ve İstanbul’a yönelik sanatsal yaklaşımlarla ilgili daha geniş çaplı bir proje gerçekleştirmiştik. Geçen yıl işin daha çok organizasyon kısmındaydık ve biz de sanatçı olarak katılmıştık.
Bu yıl bunu daha da derinleştirerek ve İstanbul’da yine sanatçı olarak çalışmak istedik. Aklımıza bu fikir geldi. Sanatçılar olarak bu enstelasyonu inşa ettik, aklımızda bir park alanı kiralamak vardı.
F!: O zaman izin almanıza gerek kalmadı?
Antje: Yani…
F!: Türkiye’de her zaman bir izne ihtiyacınız vardır. Bu yüzden sordum.
Antje: Bizim anlaşmamız otopark görevlisiyleydi. Belki biraz daha fazlasını ama genel anlamda park alanının ücretini ödüyoruz, çünkü KABIN’in ölçüleri bir arabaya eş değer.
Benjamin: Belki biraz daha yüksek ama yine de genel olarak bir araba genişliğinde.
Antje: Buraya geldiğimizde başka yerlere de taşıyabileceğimiz kısmen mobil bir şey inşa etmek istiyorduk, o yüzden tekerlekleri var. Buradayken bunu inşa edebileceğimiz bir yer arıyorduk. Biz de Mimar Sinan Üniversitesi’ne gittik ve aynı zamanda elektriklerini de kullanmak istedik. Çünkü zaten bu park yerini bulmuştuk ve bir anlaşma yapmıştık. Mimar Sinan Üniversitesi’nin dekanı da elektriklerini kullanmamıza izin verdi.
F!: Mimar Sinan’dan sadece elektrik konusunda destek aldınız?
Antje: Aynı zamanda KABIN’i de Tophane-i Amire’nin arkasındaki bahçesinde inşa etmemize izin verdiler. Bu çok yardımcı oldu. Daha sonra kamyonla buraya getirdik.
F!: Bu projeyi ya da benzerini tekrarlamayı düşünüyor musunuz?
Antje: Evet, belki gelecek yıl.
F!: Farklı bir şey belki?
Antje: Belki içeride bir sergi olabilir, bu da uydu yayını gibi olabilir. Daha kesin planlamadık ama bu ikisinin bir birleşimi olabilir.
Benjamin: Aslında altısı Almanya’dan altısı Türkiye’den 12 video sanatçısının işleri olarak tasarladık. Bu yüzden işleri doğrudan sokağa taşıyabilecek bir uydu sistemi olması ilginç bir nokta olabilir.
Antje: Bu aynı zamanda insanların nasıl tepki verdiğine dair de bir deney.
F!: İnsanlar nasıl tepki verdi?
Antje: Birçok insan beğendiğini söyledi, bazıları ise biraz çekingendi. Özellikle Türk kadınlar, yaşlı kadınlar içeri girmedi. Ama bazen bazı çocuklar gelip filmleri izlediler. Bence herkes beğendi, kötü olduğunu söyleyen çıkmadı. Negatif bir yorum yapan olmadı.
F!: Çok fazla insan geldi mi?
Antje: Aslında günde 50 kişi geldi, bazen daha az bazen daha fazla.
F!: Bazen havaya da bağlı sanırım.
Antje: Evet, hava da, haftasonu olması da etkiledi.
Benjamin: Haftasonu çok iyiydi, bienal gibiydi.
Antje: Hatta tekrar tekrar gelen bir hayran kitlemiz bile oldu.
Benjamin: Bu da çok ilginç. Biz her gün programı değiştiriyoruz, her gün bir ya da iki farklı sanatçının işine yer veriyoruz.
F!: Sanatçıları nasıl buldunuz? Açık çağrı mı yaptınız yoksa zaten arkadaşlarınız mıydı?
Antje: Karışık aslında. “Doğa ve şehir” ile “doğa ve uygarlık” arasındaki ilişki fikrimiz vardı, bu İstanbul için de değişik bir tema, bu başlığa uyan işler aradık. (Antje bu sırada projeksiyondan yansıyan videoya dönüyor, karşımızda deterjan şişelerinden yapılmış evler arasından yol alan bir kameranın kaydettiği görüntüler akıyor. André Tasso Simões’in bir işi) Bu da mesela oldukça eğlenceli bir iş ama mimari yapıları da ele alıyor. Bir apartman dairesinde inşa edilmiş minyatür bir dünya gibi, Portekizli bir sanatçının işi bu. Sanatçı uzaktan kumandalı bir araba ile bu dünyanın içinden geçiyor. Hem eğlenceli hem de bir insanın evde neye sahip olduğuna dikkat çekiyor. Bunun yanı sıra küreselleşmeye süreçlerine dair de referanslar içeriyor.
Bu konular arasında geçen işler arıyorduk. Katılımcıların bazılarını tanıyorduk ama diğerlerini bulduk.
F!: Siz de sanatçı olduğunuzu söylediniz, siz ne üzerine çalışıyorsunuz?
Benjamin: Enstelasyon üzerine.
Antje: Ama aynı zamanda video ve fotoğraf, çoğunlukla da ses.